29 Aralık 2010 Çarşamba

Sinema: Winter's Bone


Yalın, soğuk, sert ama umut dolu… Filmin ana karakteri Ree’yi betimleyen bu sıfatlar, aslında filmin kendisini de çok iyi anlatıyor.

Yönetmen Debra Granik’in ikinci filmi Winter’s Bone, çok az kişinin bildiği vahşi ve soğuk bir coğrafyanın vahşi ve soğuk insanlarını, neredeyse bir belgesel gerçekliği ile takip ediyor. Sonuç, olabildiğince sade ve büyüleyici güzellikte bir film…

Winter’s Bone, 17 yaşındaki Ree Dolly’nin soğuk bir orta Amerika köyünde hasta annesi ve iki kardeşi ile beraber hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Ree, bütün hayallerini askıya alıp bütün zamanını kardeşlerine bakarak geçirirken, karanlık işlere bulaşan ve bir süredir eve dönmeyen babasının oturdukları evi kefil olarak verdiğini öğreniyor… ve sokakta kalmamak için babasını köy köy aramaya başlıyor.

Ree, bu arayışına başlayınca, bizler de bu küçük dağ topluluğunu daha yakından tanımaya başlıyoruz. Herkesin birbirini tanıdığı, hatta uzaktan akraba olduğu, her türlü dedikodunun çok hızlı yayıldığı, çok kıpırtısız dursa da aslında içten içe kaynayan, karanlık bir topluluk bu. Her türlü kanunsuz iş mevcut. Herkes bilse de, kimse sesini çıkarmıyor. Çünkü bu büyük “ailede”, herkes kendi ayakları üzerinde durmayı biliyor.

Ree’nin de bütün çabası bu… Kendi kendine yetebilmek… Yaşadığı coğrafya ve acımasız hayat şartları, onu büsbütün sert ve soğuk bir kız yapmış. Bütün akrabaları gibi, onun da hayatta kalma içgüdüsü çok kuvvetli. Çaldığı bütün kapılar ona bir bir kapansa da, o yoluna devam edecek. Çaresizlik ve gurur arasındaki ince çizgide, ailesi için en iyi olanı yapmak adına her türlü fedakârlığa hazır. Bu yolculukta hem kendini, hem içinde yaşadığı katı hiyerarşik düzeni, hem de (ancak ortak sorunları nedeniyle bir araya gelebildiği) soğuk ve güçlü amcasını yeniden keşfedecek.

Fotoğraf güzelliğindeki görüntü yönetimiyle de ön plana çıkan film, bu arada kendi starını da yaratıyor: Muhteşem bir çıkış performansıyla genç Jennifer Lawrence. Lawrence, çok katmanlı rolünün altından muazzam bir başarıyla kalkıyor. Filmin sonlarındaki çözüm sahnesinde (spoiler olmasın diye söylemiyorum) verdiği tepkiyi seyrederken tüylerim diken diken oldu yeminle, şimdi bile aklıma geldikçe ürperiyorum hatta! Gerçekten yılın en iyi performanslarından biri, hatta muhtemelen en iyisi ama daha görmediğim filmler var tabii.

Winter’s Bone, hiçbir klişe kullanmadan, sadece söylemesi gerekeni söyleyen, çok sade, ama buna rağmen nasıl oluyorsa aynı zamanda epik bir anlatıma sahip, gerçek bir “sinema” deneyimi.

Yarattığı karanlık (fakat umut dolu) atmosfer ve “tek başına ayakta kalmaya çalışan güçlü kız” figürü ile bu yılın Precious’ı olduğu söylenebilir. Fakat ondan daha iyi. Geçen sene En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu heykelini Precious’ta ürpertici güzellikte bir performans çıkaran genç Gabourey Sidibe’ye değil, Sandra Bullock’a (!) veren Akademi, aynı haksızlığı umarız bu sene de tekrarlamaz.

10 üzerinden 9

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder