15 Haziran 2013 Cumartesi

CNN bizi niye öptü?


Özellikle hafta başından beri, başta CNN olmak üzere bütün dünya televizyonlarının Türkiye’de olan biteni büyük bir iştahla yayınlaması, bizim “gazetecilerin” ve siyasetçilerin adeta kimyasını bozdu.

Aman yarabbi, ne yorumlar yapıldı. “Türkiye’yi kötü göstermek için uğraşıyorlar!” diyen, “CNN böyle veriyorsa Amerika Türkiye’nin ipini çekmiş aabi,” diyen, “Bu durum Türkiye’nin Ortadoğu’daki büyük yerinin ve bize gösterilen değerin kanıtıdır,” diyen, ooo, daha neler neler. Bir CNN komplosudur gidiyor.

Hepsi yanılıyor.

Dijital içeriğin ve sosyal medyanın adeta patlama yaptığı bir dönemdeyiz. “Televizyon yayıncılığı” artık can çekişen bir iş modeline dönüştü. Deyim yerindeyse “bir ayağı çukurda”.

Haber yayıncılığı ise daha da kötü vaziyette. Her türlü bilginin internet üzerinden jet hızıyla paylaşıldığı bir dönemde, televizyonu açıp merak edilen bir haberin anons edilmesini 30 yaş altındaki hangi insan bekliyor Allah aşkına?

Taksim yayınlarının arkasında türlü türlü art niyetler aranan CNN, son 6 yılda izleyicilerinin yüzde 37’sini kaybetti. Reklam geliri de geçen yıldan bu yana yüzde 10’luk rekor bir düşüş yaşadı.

Bir önceki müdür Jim Walton bu kötü gidişatın sorumluluğunu daha fazla kaldıramayıp apar topar istifa edince, yerine eski NBC müdürü Jeff Zucker getirildi. Bu senenin başında göreve başlayan Zucker’ın daha fazla izleyici çekmek için bulduğu çözüm neydi peki? Daha fazla canlı yayın, arkasında bir hikâye olan, heyecan verici haberler ve yüksek dozda sansasyonelizm!

Ortaya çıkan tabloyu anlatmak için bir örnek verelim: Geçen Şubat ayında ultra-lüks bir cruise gemisinde (hemen söndürülen) ufak bir yangın çıktı ve gemi bir süre açıkta mahsur kaldı. Herhangi bir batma tehlikesi geçirmeyen gemide, yolcuların yaşadığı tek mağduriyet, elektrik ve gider sisteminin çalışmamasıydı. Sonuç? Tam gün helikopterli canlı yayın yapan bir CNN, ve tuvalet ihtiyaçlarını birtakım hijyenik olmayan yollardan gidermeye mecbur kalan yolcuların içler acısı (!) durumunu 1800 kişinin öldüğü Katrina kasırgasına benzetmeye çalışan muhabiri!

Veya Nisan ayındaki Boston olayları sırasında bütün Amerika fellik fellik bombacı ararken “Şüphelinin siyahi bir erkek olduğuna dair duyumlar aldık,” diyebilen bir CNN. (Şüphelilerin gerçek kimlikleri ortaya çıkınca apar topar “hata yaptık, pardon,” denmişti.)

Kısacası, CNN’in dünyanın en kalabalık şehirlerinden birinde hak ve özgürlüklerini arayan gençlerin uğradığı polis şiddetini geniş geniş, uzun uzun, olabildiğince romantize ederek, “vay vay vay, neler oluyor öyle!” tepkileriyle yayınlamasının sebebi, ne “faiz lobisi”dir, ne de Amerika’nın Türkiye’ye yaptığı bir komplodur.

Sadece ve sadece, ölmekte olan haber yayıncılığı sektörünün reklam gelirlerini artırmak uğruna sarf ettiği son çırpınışlarıdır.

Ufak bir not da, “Türkiye’nin imajı bozuldu!” diye sızlananlara.

Tam tersine kardeşim. İslam ülkelerinin Batı’da maalesef yerleşik bir negatif imajı vardır. Olanca önyargılarıyla, bizi susturulmuş, kapalı, pasif toplumlar olarak görürler.

Gezi olaylarında sergilenen “genç, dinamik, eğitimli, esprili, hakkını arayan ve özgürlüğünü savunan cesur vatandaş” duruşu bu önyargıyı öyle bir yıktı ki…

Evet, imajı bozulan birileri var. Ama Türkiye halkının imajı her zamankinden daha parlak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder